17 Mayıs 2016 Salı

ÇELEBİ FARUK(Sayfa 147-161)

  ''Hiçbir şeye sahip ve malik değiliz;her şeyin malik ve sahibi Allah'tır.''.Çelebilerin ağzından sık sık duyulan bu söz,aslında onların gönüllerinde bulunan Allah aşkını anlatmaya yetiyor.Yunus,Çelebi Faruk ile çıktığı yolda yine çok şey öğreniyor.Kendisinin de dervişliğe sığmadığını düşündüğü bazı davranışları sonucunda çelebilerden işittiği laflar bir bakıma ona ders oluyor.Yunus,Çelebilerin çok iyi koruduğu ve başında nöbet tuttukları sanıdığın içinde ne olduğunu öğrenmek için uyumamaya çalıştığı sırada Çelebilerden biri ona ''Gönlün uyumuyor madem dilin neden uykuda Derviş Yunus?'' diyor.Yunus her ne kadar tecessüse düşmemeye çalışsa da tutamıyor kendini.Tecessüs kavramını aklımda olan kadarı ile açıklayacak olursam,kendini ilgilendirmeyen bir şeyi öğrenmeye çalışmak ve bunu belli etmeden yapmak şeklinde sizlere açıklayabilirim.Burası beğendiğim bir kısım oldu.Dervişliğe yeni baş koymuş,yalnızca iki üç yıl geçirmiş birinin yaptığı hatalar ve dünyadan izler taşıması,merakını yenememesi çok güzel işlenmiş ve iyi bir örnek olmuş.Tüm bunları yaşarken Yunus hem utanç duymakta hem de Tapduk Sultan'ının sözleri aklına gelmektedir.Tapduk Emre'den bahsetmişken,bahsettiğim olayları yaşarken ''yıldız'' nakışlı heybenin Yunus'un yanında olduğunu da unutmayalım.Acaba Yunus,çıktığı yolda karşısına çıkan engelleri bir bir aşmaya çalışırken bu heybesinden,yani Sitare'sinden de vazgeçmek zorunda kalacak mı?Bunu ilerleyen sayfalarda hep birlikte göreceğiz.
  Yunus ilk defa bir sultan,Sultan Mesut'u görüyor.Sultan Mesut ve Çelebiler sanki önceden tanışıyormuş gibi davranıyorlar.Bundan dolayı Çelebiler'in devlet işlerinde gizli ve önemli bir rolü olduğunu ve özel,seçilmiş kişiler olduğunu düşünüyorum.Sultan Mesut sandığı açar ve içinin altın dolu olduğu görülür.Burada bir olay anlatılıyor.Olayda altınların yerinin rüya ile bildirilmesi bana 8.yy öncesinden 13-14.yy lara kadar rüya ile önceden haber verilmesi durumunun hikayelerde,metinlerde yer aldığını düşündürdü.Aslında olaylar hikayeye  de ismini veren Çelebi Faruk etrafında şekilleniyor fakat ben bütünlüğü bozmamak için durumu Yunus açısından ele alarak yorumlamaya çalıştım.İsteyen okurlarımın Çelebi Faruk'un anlattığı olaya bakmalırını öneririm.
  Yunus'un sarayı gördüğünde hayallerinden sonra tövbe ederek saraydan muradın içindeki sultan olduğunu anlamasını da onun gönlünde maneviyatın yavaş yavaş şekillenmesinin bir kanıtı olarak değerlendiriyorum.Yunus'un sık sık duyduğum ve bu bölümde karşımıza çıkan şu dizelerini de sizlerle paylaşarak yayınımı bitirmek istiyorum:
 
        ''İlim ilim bilmektir,
          İlim kendin bilmektir. 
          Sen kendin bilmezsen  
          Ya nice okumaktır.''
 
        ''Cennet cennet dedikleri,bir kaç köşkle bir kaç huri
         İsteyene ver sen anı,bana seni gerek seni.''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder