Molla Kasım'a bir meczup bir tomar kağıt getirir.Kağıtların ise yüzlerinde birer şiir yer almaktadır.Molla Kasım nehir kenarında balık tutana kadar bu şiirlerle kendini eğlemek ister.Bir şeyhin peşinden gidip onun emirlerini yerine getirmeyi doğru bulmayan,karşı çıkan biri olarak,kendince değerlendirdiği şiirlerin bir kısmını atar,bir kısmını ise tutar.Okuduğu son beyit
ise şöyledir:''Derviş Yunus bu sözü/Eğri büğrü söyleme//Seni sigaya çeker/Bir Molla Kasım gelir.''Molla Kasım adının geçtiğini görünce hemen secdeye kapanır.Derviş Yunus'u bulmak için hemen yola koyurlur.Bir yıl dolandıktan sonra onu Sarıcaköy'de bulur.Geri kalan bölümde ise Derviş Yunus'un özelliklerinden bahseder ve onunla mukabele etmek istediği eserlerden bahseder.
Bu bölümde beni en çok etkileyen şey ise,Yunus Emre'nin,nice gözü görmeyenlere deva bulduğu halde kendisi için istememesi ve Hz.Muhammed'inde bu dünyayı altmış üç yıl gördüğünü söyleyerek bu şekilde yaşaması oldu.Bu bana Ahmet Yesevi'nin altmış üç yaşında kendisine yer altında bir hücre kazdırarak kalan ömrünü burada geçirmesini hatırlattı.
Dikkatimi çeken bir diğer şey ise bölümün sonunda bahsedilen ve ''Mantıku't-Tayr adlı eserde geçen ''Simürg'' oldu.
Bölümü,gelişen olaylar bakımından değerlendirecek olursam,açıkçası Yunus Emre ve Molla Kasım'ın bir araya gelme hikayeleri bir hayli dikkatimi çekti.Daha önce de talebelerin,onlara hayatı boyunca yol gösterecek olan şeyhlerine ulaşma hikayelerini duymuştum.Burada da çok güzel bir olay örgüsü bulunuyor.Şiirinde Molla Kasım'ı tanıyormuş gibi adını geçirmesi ve bir meczubun bunları Molla Kasım'a getirirken,yağmurda hiç ıslanmamasından da,Dervişlerin kerametleri olarak söz edildiğini düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder