İbrahim,Sitare'nin kucağında uyurken birden bir gürültü duyulur.Muhacirlerin''uçan cehennem ateşi''diye bahsettikleri,bozkır halkının ''gülle''adını takmış olduğu,Çekikgöz'lerin attıkları,düştüğü yeri yakmaya başlayan barut topları Sitare'nin köyü Ucasar'a,evlerine düşer.Yunus hemen İbrahim ile İsmail'i alır,donmuş toprağın üzerine birbirlerine yaslayıp koyar.Sitare ise evde,yatağın içinde dönüp durmaktadır.Yunus,alevlerin arasından Sitare'yi kurtarı.İbrahim'in çığlıkları kesilmemektedir,şakağından kan sızmaktadır.Yunus Sitare ve İsmail'i Sarıkız'ın yanına,ahıra götürür.İbrahim'i alır ve Satı Nine'nin merhemlerine yetiştirmek için koşmaya başlar.Ölüler ve onların başında ağlayanların yanından geçer.Satı Nine'nin kapısına az kala bir acı hisseder.Son gördüğü ise üzerine gelen iki Çekikgöz olur.
Bu bölümü okuduğunda ilk aklıma takılan Çekikgöz tabiri oldu.Daha önce de bu tabirin Moğollar için kullanıldığını duymuştum.
Bu bölümde yazar o zamanın durumunu da işlemiş bir bakıma.Böylece tarihi bilgilere de yer verilmiş doğal olarak.Bunları ise kitabın akış bütünlüğünü hiç bozmadan yerleştirmiş.Böylece o dönemi çok güzel işlemiş.Yalnızca bu hikayeden dahi,İskender Pala'nın kitabı yazarken yaptığı araştırmaların kapsamını anlamak mümkün.
Daha ilk sayfalarda okuyucuya bu düşünceleri kazandırabilmesi,kitabın kalitesini de ortaya koymakta.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder